GastrOda koordinatörü Emine Tunadan, Külliye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın ‘Yedi bölgede Türk mutfağı’ temalı davetine katıldı. Anadolu topraklarının 12 bin yıllık mutfak tarihine değinen Emine Erdoğan erişte tadını bilmeyen çocukların ambalajlanmış kimyasallarla raf ömrü uzatılmış gıdalarla beslenmesine dikkati çekti.
Türk Mutfağının sofraları bu yıl 21-27 Mayıs tarihleri arasında yurt dışındaki elçiliklerde ve yurt içinde çok sayıda kentte yapılacak etkinliklerde tanıtılacak. GastrOda koordinatörü Emine Tunadan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen ‘Yedi bölgede Türk mutfağı’ temalı programda Emine Erdoğan’ı takip etti. Emine Erdoğan’ın ev sahipliği yaptığı programa Büyükelçiler eşleri ile katılırken, Türk mutfağının çok sayıda temsilcisi de yer aldı.
ANADOLU MUTFAĞININ 12 BİN YILLIK TARİHİ
Haftanın fikir mimarı Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi içinde yer alan sergi salonunda yapılan Tük Mutfağı Haftası başlangıç yemeğinde konuştu. Aile sofralarının önemine, mutfak kültürünün devamlılığına ve profesyonel şeflerin mutfağımızın tanıtımı için çok daha organize çalışılması gerektiğini dile getiren Emine Erdoğan, “Lezzet haritamızı tanıtma seferberliği için asırlık tatların buluşma noktası 7 bölgede Türk mutfağı temalı soframıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Bir baştan diğer başa yaşamın, medeniyetin, tarihin çağladığı; insanlığın beslendiği bereketli topraklardır. Araştırmacılar, tarımın 12 bin yıl önce Göbekli Tepe’de doğduğunu, buğday ve mercimek yetiştirildiğini, dolayısıyla ilk ekmeğin Şanlıurfa’da mayalandığını kaydediyor. Aynı şekilde günümüzdeki zeytin atölyelerinin 2.600 yıl önce Urla’daki antik kentte yetiştirildiği düşünülüyor. Dolayısıyla diyebiliriz ki Anadolu adeta insanlığın, medeniyetin, kültürel gelişimin bilgi bankasıdır. İlk tanesi 10 binlerce yıl önce toprağa düşmüş ata tohumlarının mekanıdır. Binlerce yıldır aynı öğün altında aynı tarihte pişirilen günümüzde de aynı tariflerle pişirilmeye devam edilen kadim reçetelerin diyarıdır. Atalarımızdan bize yadigar kalan bu mutfak hazinesi, Hititler’den, Frigler’den, Bizans’tan ve nicesinden gelen; binlerce yıllık adetlerin Anadolu Selçukluları ve Osmanlı’nın zengin imparatorluk geleneğinde harmanlanmasıyla doğrusu. Asırların pekiştirdiği insan merkezli medeniyet fikri Türk mutfağının tezgahında işlenerek milli karakterimize de şekil vermişti. ifadelerini kullandı.
“Bedenlerimiz kadar gönüllerimizle birleştiren sofralarımız, dayanışma ve paylaşma ruhumunuzu beslemiştir.” diyen Emine Erdoğan şöyle devam etti:
“Doğumdan ölüme, sevinçten kedere birçok güzel anımız bu sofraların çeşitliliği ve birleştirici gücüyle taçlanmıştır. Bununla birlikte biliyoruz ki dünyanın ünlü mutfakları arasında sayılsa da Türk mutfağının çok az lezzet reçetesi dünyaya açılmış durumda. Mutfağımızı hak ettiği şekilde dünyaya tanıtmak ve sahip olduğumuz kültürel zenginliği layıkıyla muhafaza ederek geleceğe taşımak amacı, bizi birbirinden kıymetli akademisyen ve usta şefler ile 2021’de bir araya getirdi. ‘Asırlık Tarihlerde Türk Mutfağı’” kitabını çıkararak mutfak kültürümüzü tanıtmanın yanı sıra atıksız ve sürdürülebilir tariflerimizi, halkımızın ve tüm insanlığın istifadesine sunduk. Türk mutfağına itaf edilen 21-27 Mayıs Haftası da mutfağımızı hak ettiği şekilde tanıtmak amacı için bizlere eşsiz imkanlar sunuyor. Kültür Bakanlığımız başta olmak üzere ilgili Türk kurumlarımız ve halkımızın desteğiyle bu kıymetli haftanın, her milletten insanın ortak sofrada birleştiren geleneksel bir buluşma haline gelmesini diliyorum. Değerli konuklar, küreselleşmenin yarattığı kültürel çorak iklime karşı yerel mutfakların özgün reçetelerini korumak mecburiyetindeyiz. Zira, yerli üretimlerimiz küresel gıda sistemlerine yenik düştükçe, özgün kültürler erozyona uğramakla kalmıyor; aynı zamanda yeme ve içme hazzı odaklı faydasız bir tüketime dönüşüyor ve giderek sağlığımızı da kaybediyoruz.”
‘GELENEKSEL SOFRALAR GÖNÜLLERİ DOYURUR’
Çocukların ambalajlanmış kimyasallarla raf ömrü uzatılmış noodlelara yöneldiğine dikkati çeken Emine Erdoğan, “Şerbetin, tarhananın, ev reçelinin yerini alan; yapay aromalar ve renklendiricilerle süslenmiş laboratuvar ürünlerinin verdiği hasar onarılamayacak boyutlara ulaşmıştır. Ayrıca besinlerdeki doğallığı yitirmenin bir insan için fiziksel zararlara kadar manevi zararları da bulunuyor. Sofralar yerine ayak üstü atıştırmaya bıraktıkça duygular tükeniyor, duyarlılık aşınıyor, milletler de özgürlüğünü yitirerek benzeşmeye başlıyor. Geleneksel sofralar ise gönülleri de doyuruyor. Yemek pişen ev, yuva olur. Taze ekmeğin kokusu, güven verir.” dedi.
‘TEMİZ GIDYA ERİŞİM HAKKI BUGÜN DAHA ÖNEMLİ’
Ocağın tütmesini dirlik ve düzenin dayanağı olarak niteleyen emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye olarak tarih boyunca etkilediği birçok ülkenin insanı ile birlikte toplumumuzdaki her grubu bir sohbet etrafında birleştiren köklü bir mutfak kültürüne sahip olmanın kıymetini biliyoruz ve temiz, sağlıklı, yerel, özgün gıdaya erişimin tüm insanlığın hakkı olduğuna inanıyoruz. Yediğimiz, içtiğimiz, maruz kaldığımız her türlü gıda, doğallığını yavaş yavaş yitirerek zehirli bir hâl alıyor. Annemizin at sütü gibi dediğimiz anne sütünde bile artık mikroplastiklere rastlanırken, temiz gıdaya erişim hakkı bugün daha da önemli hale geliyor. Bu açıdan yurt dışındaki Türk mutfağı haftası kutlamaları için dünyanın en sağlıklı mutfaklarından bir tanesi olarak bilinen Ege mutfağımızın seçilmiş olmasını ayrıca kıymetli buluyorum. Genetiği bozulmamış ata tohumlarımızla toprağı zehirlemeyen, organik gübrelerle yetiştirilen, kimyasa bulaşmadan soframıza ulaşan ve şifa reçeteleriyle doğru bir şekilde değerlendirilen ürünlerden tüm insanlığın faydalanmasını temenni ediyorum. Kıymetli konuklar; Türk mutfağı, emekle sabır birleştiğinde ortaya çıkan muhsenin adıdır. Tarlayı süren, tohumu savuran, fidanı diken, hasadı yapan, hamuru yoğuran, yufkayı açan ve tüm maharetli ellerin ortak eseridir. Vatanımızın her beldesinde ürünle özdeşleşmiş, gönüllere işleyen bir insan hikayesi bulunur. Coğrafi işaret olarak tescillenen ürünlerle birlikte kimliğinizi oluşturan hikayelerimizi de koruma altına almış oluyoruz. Çünkü coğrafi işaret, toprakla özdeşleşen tüm birikimi kapsar. Her birisi ayrı kıymetli ve değeri hak eden ürünlerimizden uluslararası yeni markalar doğmasını yürekten diliyor, dünyada nerede olursa olsun yerel ürünlere sahip çıkmayı amaçlayan her türlü projeyi gönülden desteklediğimi de bilmenizi istiyorum. Türk kültürünün parıldayan cevheri olan mutfağımızı tanıtmak ve değerlerini muhafaza etmek noktasında Kültür Bakanlığımıza önemli görevler düşüyor.”
‘Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı’ kitabında ve Türk Mutfağı Haftası kutlamalarında çabadan ötürü Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İletişim Başkanlığı’na teşekkür ettiğini belirten Emine Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığımızı ayrıca yürekten tebrik ediyorum. Bugün tadacağımız 7 bölgenin en güzel lezzetlerini içeren menünün mimarı Şef Özder’e ve bize kültürel bir şölen sunacak olan Anadolu Ateşi Kurumuna da teşekkür ediyorum. Sözlerime son vermeden önce Filistin’de yaşanan vahşetin kültürel bir kıyım içerdiğini; bir milletin kıyafetinden yemeklerine, tarihi yapılarından doğal güzelliklerine her açıdan yok edinmeye çalışıldığını hatırlatmak istiyorum. İsrail, tavus kuşunun tüylerini alıp üzerine yapıştırmaya çalışan; karga hikayesinde olduğu gibi Filistin’in kültürünü, tarihini, mutfağını açıkça çalmaya çalışsa da biz hakikati haykırmaya devam edeceğiz. Dünyanın tüm insanlarının farklılıklarını koruyarak huzur ve barış içinde bugünkü olduğu gibi aynı sofrada buluşabilmeyi diliyorum. Bugün ikram edilen yemeklerin sizler için şifa ve afiyet kaynağı olmasını temenni ediyorum. Tekrar hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.” ifadelerini kullandı.
GASTRO-DİPLOMASİ ADIMLARI
Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini mutfağımızın gastro-diplomasi alanında daha fazla ve daha doğru adımlarla yer alması için görevlendirdiğini ifade etti ve altı adımdan oluşan hareket planını da açıkladı.
Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı kitabı, Emine Erdoğan’ın büyük destekleriyle 2022 yılında ülkemizin ünlü yemek yazarları ve şeflerince kaleme alınmıştı. Kitabın yayınından sonra yapılan Türk Mutfağı Haftası kapsamındaki etkinlikleri ve çekimi yapılan videolar mutfağımızın kayıt altına alınışının önemli hamleleri olarak görülebilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un destekleriyle bu yıl üçüncü kez yapılan etkinlikte, coğrafi işaret kavramı ve gastro-diplomasinin önemine dikkat çekiliyor.
Tarımsal kriterleri ve sürekliliği kayıt altına alınmış gıda ürünleri ile kültür objelerinin yöresel özellikleri baz alınarak verilen ‘coğrafi işaret’, sahipliğindeki kentlerde ekonomik katkı sağladığı gibi kültürel miras listesinin zenginliğini de perçinliyor.
Emine Tunadan